“Psikoloji ve Sanat: Zihnin Tuvale Yansıyan Hikayesi”

3

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Piskoloji ve sanatı birleştiren Serap Bingöl’ü tanıyalım

işisel ve profesyonel yolculuğunda sürekli öğrenmeye, keşfetmeye ve öğrendiklerini başkalarına aktarmaya büyük değer veriyor. Klinik psikoloji lisans eğitimiyle insanları daha yakından anlayabilmek ve onların ihtiyaçlarına yönelik çözümler sunabilmek için çalışmakta. Bu alandaki bilgi ve becerilerini, hayatına dokunan her birey için kullanmaya gayret ediyor. Psikolojik danışmanlık, terapötik yaklaşımlar ve bireysel gelişim üzerine odaklanarak insanları güçlendirmeyi ve onlara daha sağlıklı bir yaşam yolu sunmayı hedefliyor.

İşletmecilik geçmişine sahip bir profesyonel olarak, insanları anlamanın ve onlara yardımcı olmanın yalnızca psikolojik açıdan değil, iş dünyası perspektifinden de önemli olduğunun farkında. İşletmecilikte edindiği deneyimler, liderlik, organizasyon ve strateji geliştirme konularındaki yeteneklerini geliştirirken, insanları motive etme ve başarıya ulaşmalarına rehberlik etme konusunda sağlam bir altyapı oluşturuyor. Bu özellikleri sayesinde sosyal sorumluluk projelerinde aktif olarak yer almakta ve topluma katkı sağlama konusunda büyük bir tutkuya sahip. İnsanların gelişimlerine ve toplumsal iyileşmelerine katkıda bulunmak, bir yaşam amacı haline gelmiş.

Sanat da hayatında önemli bir yer tutuyor. Resim yapmak, sadece bir hobi değil, aynı zamanda bir içsel keşif yolculuğu. Sanatın iyileştirici gücüne olan inancı, psikolojiyle birleşen sanatsal yaklaşımını daha da derinleştiriyor. Resim yaparak, hem kendini hem de başkalarını ifade etmenin önemine inanıyor. Ayrıca sanatla terapiyi birleştirerek, insanların duygusal ve psikolojik iyileşmelerine yardımcı olmayı amaçlıyor.

Bu yolculukta kendisine cesaret veren, kıymetli hocası Fikret Yörük ve değerli ressam arkadaşı Mecal Tan Karabuğra’ya teşekkür ediyor. Onlarla olan bu yolculuk, sadece bir sanat yolculuğu değil, anlam ve ilham dolu bir serüvene dönüşmüş. Onların desteği, yolunu daha parlak ve dolu dolu kılmış.

Sürekli gelişmeye ve öğrendiklerini başkalarına aktarmaya büyük bir keyif alıyor. Eğitim süreçlerinde her yeni bilgi ve deneyimi hayatına entegre ederek, kişisel ve profesyonel anlamda büyümeyi sürdürüyor. Öğrendiklerini başkalarına aktarmak ve onlara rehberlik etmek bir yaşam misyonu haline gelmiş. İnsanlara yardımcı olmak, daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmelerine destek olmak, en büyük motivasyon kaynaklarından biri. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alarak, yalnızca bilgi paylaşmakla kalmıyor, aynı zamanda insanlara umut aşılıyor, onları cesaretlendiriyor ve potansiyellerine ulaşmaları için ilham veriyor.

Bütün bu süreçler, yaşamındaki ana değerlerdir: Öğrenme, öğretme, insanlara dokunma ve gelişim. Hem sanatla hem de psikolojiyle iç içe bir yaşam sürmek, bu değerleri uygulama fırsatı veriyor. İnsanların hayatlarına dokunarak onlara rehberlik etmek ve iyileşmelerine yardımcı olmak en büyük hedeflerden biri.

-Peki Serap hanım dikkatimizi çeken iki çalışmanızda neyi anlatıyorsunuz ?

-Evet bu çalışmamda ;

zorlu yollar, bazen en değerli zaferlere götüren patikalardır. Her engel, her düşüş, bir öğrenişin, bir olgunlaşmanın adımıdır. Tıpkı bir tabloyu oluşturan fırça darbeleri gibi, hayat da kırılgan anlardan, zorluklardan ve inişlerden geçer. O yolda ilerledikçe, ne kadar çok mücadele edersek, sonunda ulaşacağımız noktada o kadar güçlü ve bilinçli oluruz. Belki de her başarının altında, yaşadığımız zorlukların hatırası, onları aşmanın getirdiği içsel güç vardır. Zorluklar bizi sadece zorlamakla kalmaz, aynı zamanda asıl kimliğimizi, potansiyelimizi keşfetmemizi sağlar. Ve nihayetinde o noktaya vardığımızda, her adımın ve her mücadelenin ne kadar değerli olduğunu anlarız.

-Peki bu çalışmanızda semazen ve zincir ile neyi anlatıyorsunuz?

-Evet bu çalışmam da ; Zincirini kırmış bir semazen, içindeki özgürlüğü keşfeden bir ruhtur. Her dönüş, her adım, bir adım daha yaklaştırır bizi kendi içsel zincirlerimizi kırmaya. Tıpkı semazenin dönmesindeki ritim gibi, hayat da sürekli bir dönüşüm sürecidir. Zincirler, toplumun, çevremizin, hatta kendi korkularımızın şekillendirdiği bağlardır. Fakat semazen, her dönüşüyle bu bağlardan sıyrılır, özgürlüğüne doğru bir adım atar. İçsel zincirlerimizi kırmayı başardığımızda, tıpkı o semazen gibi, ruhumuz özgürleşir ve her engeli aşacak gücü bulur. İçsel özgürlüğü bulmak, belki de en büyük zaferimizdir.

Bizlere kapılarını açan Serap Bingöl’e teşekkür ediyor, piskoloji ve sanatın renklerine hassas dokunuşlara hayran kaldığımızı söylemek istiyoruz..