38,8212$% -0.09
43,6338€% 0.6
51,8889£% 0.52
4.031,93%0,78
6.706,00%0,39
9.668,36%1,33
40 yıl sonra ilk defa bir Olimpiyatta İstiklâl Marşımız çalınmadı.
Neden?
Bu sorunun cevabını televizyon kanallarındaki uzman??? yorumcular pek değinmedi. Çünkü bu analiz gerektirir, özeleştiri gerektirir.
Medyanın %90’ı iktidar borazancılığı yaptığı için eleştiri niteliğinde konulara girmekten çekindiği gibi analiz yapacak liyakattan uzak kişiler yorumcu olarak ekranlarda yer almasından kaynaklanmaktadır.
Halbuki konu ulusal menfaatleri içermekte olup partiler üstü ve siyaset dışı değerlendirilmelidir.
Birçok alandaki başarısızlığın sebebi sadece son 22 yıldır AKP iktidarı bağlamında değil sistemsiz olmamıza ilgilidir.
Türkiye’nin birçok alanda dünyada hak ettiği yere gelememesinin sebebini tespit edemediğimiz sürece başarı zor bir hedef olarak görünmektedir.
Kendimizi her zaman avutacak argümanlarla kandırabiliriz.
Mesela Paris Olimpiyatlarında ekonomisi ve nüfusu ilk 20 de olup listede olmayan 3 ülke ( Türkiye, Hindistan ve Meksika)arasında oluşumuz, nüfus bakımından bizimle aynı olan Almanya’nın 33 madalya ile 10.olurken bizim 64. ülke olmamız, kaynak olarak bizden geri olan Özbekistan, Azerbeycan, Macaristan ve Sırbistan’nın 30.sıralarda olması kendimizi sorgulamamız için yeterli değil midir?
Halbuki görsel ve yazılı medyada görüp okuduklarımız bizi aldatmaya ve gerçekleri sorgulamamıza ve tedbirler geliştirmemize engel olacak nitelikte haberler ile doludur.
Örnekler vermek gerekir ise;
-Jimnastik alanında ilk defa Olimpiyatlarda 5.lik kazandık.
-Olimpiyatlarda ilk defa erkekler kılıç kategorisinde 52 yıl sonra ülkemizi temsil eden sporcu ( Enver Yıldırım) ile katıldık.
-Okçuluk alanında madalya alamazsak da yetenekli ve gelecek vaad eden (Mete Gazoz, Ersun Şaşma) sporcular ile yarıştık.
Başarıların bireysel sporlarda bireysel çabalar ile oluştuğunu görüyoruz. Sistem adına bir başarı görmek mümkün değil.
Tabi bazı istisnalar ve başarı hikayeleri de yok değil. Mesela Jimnastik Federasyonu 2018 den önce hiç bir seviyede madalya sahibi değil iken, 6 senede toplam 23 Avrupa şampiyonası madalyası, 6 Dünya Şampiyonası madalyası ve 1 Olimpiyat madalyası kazandık.
Başarı hikayesini incelediğimizde 1990 yılında 12 yaşında yılın sporcusu seçilen ve bugün Jimnastik Federasyonu Başkanı Suat Çelen’i görüyoruz. Suat Çelen kaynakları doğrulama planlayarak ve tesisleşme ile başarısının temellerinin oluştuğunu görüyoruz.
Aynı analiz ile Dünya sporlarında Güreş alanında söz sahibi iken bugün geldiğimiz başarısızlığa sebep aramaya gerek yok,İstanbul gibi bir metropolde bile Güreş yapılabilir sadece birkaç tesis bulunmaktadır.
İtalya Olimpiyatlarda 12 altın madalya kazanırken olimpik sporcularının çoğunun asker,polis ya da itfaiye kulüplerinin lisanslı sporcuları olduğu ve bunun 100 yıllık bir gelenek olduğu başarının altında yatan devlet politikasını göster miyor mu?
İtalya 2021’de Tokyo’da 40 madalya ile Avrupa ikincisi olmuşken, bu sene de 403 sporcu ile Paris Olimpiyatlarına katıldılar. Bu sporcuların %10’u madalya kazandı. Sporcu ve madalya sayıları Paris Olimpiyatlarında Türkiye’nin 10 katı.
Şimdi İtalyanların veya diğer ülke sporcularının bizlerden daha üstün bir ırk olduğunu kabul edemeyeceğimize göre, ve başarısızlığın ülke kaderi olduğunu kabul edemeyeceğimize göre ne yapmalıyız diye sorgulamamız gerekmektedir.
Benchmarking dediğimiz kıyaslama yöntemi ile başarılı ülkelerin modellerini incelememiz, tekerleği yeniden keşfetmemizin gereği yoktur. Ayrıca kendi özgün modellerimizi de geliştirmemiz gereklidir.
Benchmarking dendiğinde ise kendimizi hem geçmiş performansımız hem de diğer başarılı ülkelerle kıyaslamamız gereklidir.
Mesela bir Galatasaray’lı taraftar olarak ve 2000 yılında Kopenhag’daki UEFA şampiyonluğu gurur ve sevincini yaşadım. Arkasından Real Madrid takımını yenerek Monaco’da Şampiyon Kulüpler kupasını kazandık.
Bu başarı Türkiye’nin başka bir takımı benzer bir başarı kazanamadığı sürece en büyük sportif başarı olarak hatırlanacaktır. Ancak mukayeseyi yurtdışındaki takımlar ile yaptığımız zaman uluslararası başarının devamsızlığı sorgulanmalıdır.
Konu Türkiye’nin spor kültürünün geliştirilmesi olsun, Sağlık Politikaları, Milli Eğitim Politikaları, Adalet sistemimizin bağımız ve hakkaniyetli olması, yaşam kalitemiz ve kişi başına düşen milli gelir yani ekonomimiz, Tarım Politikalarımız olsun fark etmez. Başarı tüm alanlarda ortak değerler ve ilkeler özelinde oluşacaktır.
Merkezi ve tepeden inme bir yönetim yerine adil rekabetin ve fırsat eşitliğinin ön planda olduğu uzmanların ve liyakat odaklı bir sistemimizin kurulması şarttır.
Kısıtlı kaynakları daha etkin ve verimli kullanmalı
ilgili sektör ve alanlarda mutlaka tüm paydaşların yer aldığı; yerel yönetimler, bakanlıklar, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, özel sektör ve mesleki kuruluşlar ve toplumun geniş katılımıyla oluşan partiler üstü ve siyasetten bağımsız liyakatli kişilerden oluşan komiteler oluşturulmalıdır.
Bu komiteler sorunları tespit ederek mevcut kaynaklara göre uzun vadeli planlama ve stratejiler geliştirerek Türkiye’nin Spor dahil birçok alanda hak ettiği yere gelmesinde öncü görevi teşkil edecektir.
Mevcut yapının devamı ve siyasilerin müdahil olduğu bir yapının performansını ile muassir medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmamız imkansızdır.
Sadece Milli Eğitim Bakanlığının son 10 yılda kaç kez müfredat değişliği yaptığına ve Türk öğrencilerinin uluslararası Pisa sınavlarında aldığı düşük puanlar bunun yeterli göstergesi değil midir?
Yapılması gereken bellidir ancak bunun için samimiyet ve kararlılık gerekir. Partiler üstü bir anlayış ile toplumun tüm paydaşlarının topyekün sahiplenip kararlılık ile uygulanması durumunda sadece Olimpiyatlarda değil tüm alanlarda madalyaları toplarız.
Yeter ki karar alalım, samimiyetle ve birlikte…
B. Eran TAPAN
Verirken titreyen elden istemem – Sevda Gül
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.